30 Ağustos 2012 Perşembe

- Peki sizin yapabildiğiniz ne? -


Radikal Genç
27 Temmuz 2008 


Ergenekon soruşturması hakkında yapılan tartışmalar, sol düşüncenin soğuk savaş dönemi etkisinden çıkmasının önemini göstermekte. Aslına bakarsanız bu çıkış (hatta kurtuluş) Türkiye’de bu tartışmalarla sağlanmakta. Nedeni oldukça açık: çıkış sürecini besleyecek, sonrasını taşıyacak bir sosyalist partinin yoksunluğu. Bu yüzden ne oluyor? Belli yayın organlarında köşe edinmiş aydınlardan bu yoksunluğun tarihsel nedenlerini okuyoruz. 12 Eylül öncesi sol ve darbeciler konusundaki ortak paydada darbe anayasasının değişmesi ve darbecilerin yargılanması var. Darbe buhranından çıkışla 1990’ların başında küçük küçük dile getirilebilen demokratikleşme talepleri yeni bir şey değil. Yeni olan, solun içinden gelmesi dolayısıyla kendini halen sosyalist olarak gören birilerinin darbe anayasını değiştirmemek için ellerinden geleni yapmaları. Eski TKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı’ya göre Türkiye’deki sol, değişimci bir güç olmaktan çıktı. CHP Ergenekon’nun avukatlığını yaparak statükocu olurken diğer bir kesim de “kendi aralarında kapışsınlar” mantalitesiyle Sovyet dönemi solculuğuna devam ediyor. Murat Belge bu duruşların nedenlerini şöyle sıralıyor: birincisi, AKP’nin yararına olan her türlü gelişmeye karşı olmak. İkincisi Türkiye’de solun devletçiliği ve emperyalizm karşıtlığını değişmez ve değişmesi teklif dahi edilemez ilkeleri olarak içselleştirmiş olması ve kemalizmi de bir çeşit komşu ideoloji olarak görmesi, Belge için sonuncu neden olarak en önemlisi ise Türkiye’de Soğuk Savaş döneminde biçimlenen solun savaş sonrası değerlere ayak uyduramaması. Bu bağlamda, Ergenekon’dan haberdar olan köşe yazarlarının böyle bir örgütü haber etmeyişlerini açıklabiliyoruz ama hangi bağlamda Susurluk olayına karşı durduklarını anlayamıyoruz tabiki. “Ötekileştirme” öyle bir şey ki, bir zaman sonra öteki üzerinden kendini tanımak zorunda kalır insan. Berlin Duvarı yıkılana kadar Batı’nın ötekisi sosyalizmdi. Türkiye’nin iktidarı da muhalifi de buna göre konumunu almıştı. Bugün Batı, sosyalist “öteki”sinden türettiği tetörist “ötekisi”yle korkularını, korkuları üzerinden yaşam şeklini belirliyor. Susurluk’a karşı çıkmak başka bir şey, “Susurluk’un ortaya çıkmamasına karşı çıkmak” başka bir şey. Bir ülkenin her anlamda biçimlendirilmesinden bahsediyoruz. Kimin hangi tarafta niçin olduğu belli olan bir toplum yaratılmak istenen. Tarafları yönlendirmek ve her zaman belli bir zümrenin bir adım önde olmasını sağlamak amacıyla insanların önüne savunduklarını düşündükleri bir şeyler atmanız gerek. Susurluk, bir kazaydı. Planlanmamıştı; ama biliyoruz ki sonrası gelmedi.

Ergenekon davası AKP’nin kapanma davasına karşılık hızlanmış olabilir, bu mümkündür. O halde bu davanın demokrasi için sonlanmasının en başta gelen takipçileri sosyalistler olmalıdır. Bu kadar basit, bu davayı savunuyorsanız iktidar destekçisisiniz gibi bir düz mantık sağlıklı bir duruş, yapıcı bir politika olabilir mi?  Bu tutum, “Susurluk gerçeğinin ortaya çıkmamasına karşı olma” tutumundan bir adım ileriye götürebilir mi bizi? Susurluk, ergenekonun sadece bir uzantısı oysa ki. Gün geçtikçe açığa çıkıyor. Ve artık “Ergenekon gerçeğinin açığa çıkmasına” karşı olunuyor. Hürriyet gazetesinden Yılmaz Özdil,   Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisinin tutuklanması üzerine, “Mustafa Balbay gibiler içeri girecek ki, öbürleri dışarda gezebilsin, kıyaslanmadan.” diye yazabiliyor çünkü darbe anayasasının yarattığı iktidar ilişkileri içinde varlığını sürdürebiliyor. Diğer taraftan üniversitedeki sosyalistliğinden bir şey eksiltmediğini (ve ona bir şey eklemediğini) kendine kanıtlamak adına gelişmelerin kendi sorunu olmadığını yazarak, darbe girişimlerine “izleyici” kalan bir sol var ki rüzgar durulduğunda anti – emperyalist kalabildiğini düşünüp bununla övünebilecek. Evet bütün bunlar da o sosyalist partinin yokluğunu açıklıyor. Bu kadarını yapabiliyorlar demek ki. Yoksa insan neden elinden geleni yapamasın ki?

Peki sizin yapabildiğiniz ne?

                                                                                                             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder