29 Ağustos 2014 Cuma

SÜSLER VE GÖLGELER



Bu muhabbet kesin bir yerlerde çok yapılmış, bitmiştir bile. Benim de biraz kendi kendime konuşmaya ihtiyacım var demek ki.

Üç tercihimiz var her zamanki gibi, biz iki türlü flört ediyoruz. Birini diğerine tercih edebildiğimizi zannetmiyorum. Hepsinin üzerinden geçiliyordur şu hayatta.
Öncelikle ilk flörtümüzün adı kazan – kazan flörtü. Adını aldığı disiplindeki gibi – illa ki değil ama biraz politik bir flört olabiliyor.
Love is a Losing Game şarkısı ne güzeldir. Kazan – kazan flörtüne denk geldiğiniz orta sınıf bir Restoran & cafe'de kesin çalar. İkiniz de şarkıyı biliyorsunuzdur.



- Amy Winehouse'un öldüğü 23 Temmuz 2011 gecesinde Ankara'da bir salıncakta sallanıyordum.
- Üç yıl geçmiş üzerinden! Ne kadar da güzel bir kadındı.
- Sen de mi seviyorsun o şarkıyı. Bu akşam benim evime gidebiliriz ama reglyim.

Kazan – kazan flörtünde önemli olan kim olduğun, nerede olduğun, o an nasıl bir ruh halinde olduğun, Madonna'nın en son klibiyle ilgili ne düşündüğün, hangi şarabı nerede içtiğin, Love is a Losing Game parçasını bilip bilmediğin ve Amy Winehouse'un 27 yaşında ölümüyle ilgili en az 10 dakika konuşabilme kabiliyetinin olup olmadığı önemlidir. Bilgi önemlidir yani. Love is a Losing Game de bir bilgidir sonuçta. Bu bilgiyi amacın için araç olarak kullanırsın. Araç olarak kulladığın şey aslında kim olduğundur tabii. Bu yüzden zengin kız fakir oğlanlı yeşilçam filmlerinden hobi olarak konuşursun bu flörtü ederken. Ve reglisindir.

Şu anda uydurduğum “Yakan Topu” flörtü var bir de. “Love is a Loosing Game” şarkısını, kendi hayatının da bilgisi, yani gerçekliği yaparsan öncelikler değişir. Şimdiye kadar dinlemiş olduğun iki milyon şarkının on tanesini bile denk getiremediğin bir insanla flört edebilirsin. Önemli olan ne konuştuğun değildir zaten; nasıl konuştuğundur. Ayrıntılar farklıdır çünkü. Dikkatinizi çekerim, şarkının verdiği bilgiye göre zaten kaybediyorsunuz “Aşk bir kaybetme oyunudur.” Genel...
                Bu flörtün doğal akışında kim olduğun önemli değildir, herkesle edebilirsin ve arkanı döndüğün anda da unutabilirsin. Ama unutmaya dabilirsin; çünkü yakan topu oynayan çocuklarla her zaman ve her sokakta karşılaşılmıyor, değil mi?



       Beyin ve kalp nasıl çalışıyor bilmiyorum ama ikisini de yapıyoruz. Bir şarkı, nasıl olur da kendi hayatımızın gerçekliği oluverir? Yoksa zaten, hayatımızdan mı çıkmıştır bu şarkılar?

Yukarıda anlatılanların göstermeye çalıştığı şeylerden biri de şu; flört sınıfsal bir şey ve orta sınıfa dair halen umudumuz olacaksa Yakan Topu Flörtünü de etmeye cesareti olanlar sayesinde olacak. Neye yetiştiğimizi bir türlü öğrenemeyen yetişkin-çocukların ikincisini bırakmak istemediklerini duydum. Bu da başka türlü bir inat, zaten başlarına ne geldiyse, o inat ve o umut yüzünden geliyor sanki.

Biseksüellikten bahsederken bir keresinde, “sadece denemek için yapmayı anlamıyorum” demişti bir kadın. Soru şu oluyor o zaman, “Siz heteroseksüeller neden sevişiyorsunuz kuzum?” anladı mı acaba.



***



Üç tercihimiz var demiştim. Son olarak, flört etmiyoruz. Kelimelerin ve jestlerin öğretilmiş kurgular olduğunu düşünerek her ikisinde de, sonuçta bir oyun oynandığının farkında olalım.

Kendi dilini yarat!

Şimdi ben buraya, kendine ait bir dil böyle yaratılır diye yazabilir miyim? Bazen, öyle insanlarla denk geliyorsun ki kelimelerin ilk anlamlarını sanki ilk defa yaşayıp o anlamlardan başka yerlere de birlikte götürüyorlar ve sen zaten inanılmaz buluyorsun bunu. Çok romantik bulurdum. Sanırım bunu aşka bile tercih edebilirim. Aşk biraz daha kendini inandırdığın bir “ruh hali” oluverebiliyor. Burada emek var. Bir de, bakar mısınız ne kadar da işaret ediyoruz her şeye... Bu flört, o aşk değil, onlar insan derken ne yapıyoruz yani?


Zaman geçiyor, kuşlar uçuyor... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder